İnsanoğlu yaşadığı 2011 yılın muhakemesini yapmalı. Yıllar geçtikte insanlar arasında artan refah farkı, eşitlikçi bir yönetim sözüyle işbaşına gelenlerin başarısızlığını ortaya koyuyor. Soğuk Savaş'ın ardından sahnede bir süre yalnız kalan ABD ile baş edebilmek için ortaya çıkan AB, asla tek devlet gibi hareket edemeyeceğini anlamaya başlıyor. Art arda yaşanan ekonomik krizler AB ülkelerinde yaşayan insanların birbirlerine olan güvenlerini sarsıyor, saygılarını yok ediyor. ABD yine dünyaya hükmediyor ve herkesi istediği şekle sokuyor. Bunca sıkıntının tam anlamıyla "arasında" kalan Türkiye, dünyayı hiçbir zaman belirlenemeyen bir sayıda yıl geriden takip ediyor. Yaptığımız neredeyse bütün işlerde teknolojinin, altyapının, sanayinin ve eğitilmiş insan gücünün eksikliğini hissediyoruz. Bunları başka ülkelerden sağlamak zorunda kalıyoruz. Sonra yeni jenerasyonlarımıza duyduğumuz güvensizlik su yüzüne çıkıyor ve olduğumuz yerde saymaya devam ediyoruz.
Bu ülkenin genç nüfusundan bahsedilir her zaman. Bunun ülkeye yarattığı avantajdan. Kullanamadıktan sonra ne işe yarayacak? Gün ortasında caddelere bakarsanız, insanların nelerle uğraştığını anlayabilirsiniz. Bu ülkeye katma değer sağlayacak aktivitelere yönlendirmediğimiz müddetçe, genç nesli değerlendiremezsiniz. Avrupa'nın bize muhtaç olması safsatası, 50 yıl önce kendilerine gönderdiğimiz dedelerinin yerine fabrikalarında torunlarını çalıştırmak için mi, yoksa büyük beyinlerimizi kendi geleceklerine bir yön vermede kullanabilmek için mi? Eğer bunların olmasını istemiyorsanız, elinizi bir an önce taşın altına koymanız gerekiyor. Bugün ülke insanını üst düzeyde etkileyen medyanın, artık insanları kolay yoldan zengin olma hayallerine sokmayı bırakıp, sorumluluğu ele alması gerekiyor (çok saf bir dilek mi oldu?). Devleti yönetenlerle işbirliği içinde, ülkenin her karış toprağına bir şeyler götürmeli. Umut veren bir şeyler.
100. yılına sadece 13 sene kalmış bir ülkede hala temel insan hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla kullanılamaması, yıllardır çözülemeyen iç sorunlar, ülkenin Cumhurbaşkanı'nın veya Başbakanı'nın sınırlarımız içinde olan bir şehre gitmesinin büyük bir olaymış gibi sunulması ve buna benzer bütün durumları tartışıyor olmak bizim ayıbımızdır. Komplo teorilerini çok seven bir millet olabiliriz. Bunlar gerçek de olabilir. Ama aklı olan her canlı yeni şeyler keşfetmek ve bunu insanlığın iyiliği için kullanmak zorundadır. Bunun bilincinde olan bir toplum olarak yaşamamız ve hissettiklerimizi birbirimize doğru şekilde anlatabilmemiz dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder