17 Aralık 2010 Cuma

ANKARA'NIN GÜCÜ NE ALEMDE?

Ankaragücü 2009'un Ağustos ayında Ahmet Gökçek'in başkan olmasıyla sonu belirsiz (aslında aklı başında her insan için belli) bir yola girmişti. Ama hırs insana her şeyi yaptırıyor. 100 senelik kulüp, bir ailenin doymayan egoları yüzünden heba edilebiliyor. Peki onlar bunu yaparken, bu duruma izin verenlerin hiç mi suçu yok? Sırf kişisel çıkarlar uğruna olan bitene göz yumanlar da yarattıklarını sandıkları sahte devin altında ezildiler. Futbol iyi para kazandıran bir sektör. Bunu kabul etmek lazım. Ancak en azından futbolu yönetenler bu ülkede belli bir kapasitede olmalılar. Paradan ziyade insani açıdan. Çok mu şey istiyoruz? Belki, ama görünen köy kılavuz istemiyor.

Ankaragücü 100. yılını hakkıyla yaşamayı bile beceremedi. Önce Hikmet Karaman'la yaşanan skandal, sonra emanet teknik direktör Roger Lemerre ile oynanan sıkıcı futbol, en sonunda da onun yardımcısı Ümit Özat'ın göreve gelmesi. Bu biraz Werner Lorant-Oğuz Çetin ilişkisini hatırlatıyordu. Teknik direktörün görevden alınıp yerine geçmeyi bekleyen bir antrenörün sonu hiçbir zaman iç açıcı olmuyor. Ümit Özat bir yöneticiyle ağız dalaşına girdiğinde aylardır alamadıkları maaşlarından bahsediyor. Madem paranı alamıyorsun, bunu ne diye tüm Türkiye'ye açıklıyorsun? Çok rahatsızsan, neden orada duruyorsun? "Kol kırılır, yen içinde kalır." derler. Ama konu Gökçekler olunca, insan hiçbir şeye şaşırmıyor.

Şimdi oyuncuların % 95'inin serbest kalacağını ve büyük ihtimalle takımın küme düşeceğini söylüyor, Melih Gökçek. Peki Ankaraspor'un neredeyse bütün oyuncularını sezon ortasında Ankaragücü'ne transfer ederken ne olacağını düşünüyordu acaba? Önce Ankaraspor'un ligden düşmesine yol açtılar, şimdi Ankaragücü'nü uçurumun kenarına getirdiler. 2 senede 2 ayrı takımı bu hale getirebilmek büyük bir yetenek (!) gerektiriyor. Bu yetenekleri bünyesinde barındıran Gökçek ailesini tebrik etmek lazım. İlginç olan, yaptıklarının sonucunu gördükçe söyledikleri sözler. Belediye yönetirken herkesin onların ellerine ve iki dudağının arasına bakmasına alışkın olan bu kişilere en azından spor dünyasında hukukun vurduğu şamar, adalete olan güvenimizi tazeledi.

Olan, Ankaragücü taraftarına oldu. Çile çekmeyi hayatlarının bir parçası olarak gören bu grup, takımları ne durumda olursa olsun, onların yanında olacaklardır. Ama kulüp üzerinde çok büyük etkisi olan cefakar taraftarlar umarım anlamışlardır ki, Ankaragücü'nü yönetecek olan kişileri öncelikle kulübün haysiyetini kurtarmaya yönlendirmeliler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder