28 Aralık 2010 Salı

BUYRUN BAŞKANIM!

Türkiye, futbolu herkesin çok iyi bildiği bir ülke. Her ne kadar uluslararası başarı sayımız bunca yılda bir elin parmaklarını geçemese de, dünya futbolunda kendimizi iyi bir yere konumlandırmaya çalışıyoruz. Şu anki durumda ancak bu şekilde iyi oyuncuları getirebileceğimizi düşünürsek, biraz makyajlı göstermek fena bir fikir değil aslında. Ama bu durumun sebep olduğu sorunlar sonradan kendini gösteriyor ve herkes için pahalıya mal oluyor. 

En iyi bildiklerini iddia edenlerin başında da başkanlar geliyor. Bazen işleri profesyonellere bıraktıklarını açıklasalar da, dayanamıyorlar. Düzenin önemli bir parçası onlar. Aslında öyle olmaları gerekir mi, tartışılır. Ama burası Türkiye. Bir yerlere gelebilmek için önemli insanları tanımak zorundasınız. Önemli insanları tanımak için önemli biri olmalısınız. Önemli biri olabilmek için de medyanın içinde olmalısınız. Medyanın ve ülke insanının en sevdiği aktivitenin içinde önemli bir mevki sahibiyseniz, hayata karşı 1-0 öndesiniz demektir. Başkanlar da bu avantajı hiçbir zaman kaybetmek istemiyorlar. Yaptıkları şeylerde ne kadar büyük yanlışlar olursa olsun, bunu insanların hoşuna gidecek bir şekle sokup hatalarından sıyrılmayı başarıyorlar. Ama her işte olduğu gibi, onlar da kendilerinin o koltukta sonsuza kadar oturamayacaklarını unutup, arkalarında düzeltilmesi zor tahribatlar bırakıyorlar.    

Düne kadar kendisine ağza alınmayacak küfürler edilen bir başkan, bir sezon sonra yaptığı önemli transferler sayesinde el üstünde tutulan adam oluveriyor. Bir başkası sözleşmeli oyuncusuna ırkçı tabirler kullanmaktan kaçınmıyor. Bir diğeri de ezeli rakibinin kaptanına karşılaştıkları mekanın havasına uygun bir hitapla seslenmekten gocunmuyor. Bu hitaba karşılık o takımın kaptanı da hiçbir şey olmamış gibi sırıtabiliyor. Bizim için büyük sıkıntı burada. Bu oyuncular, yaptıkları işin zorluğu itibariyle, bir işadamı kadar önemli şahsiyetler olduklarının ve isimlerinin arkasındaki soyadlarının da (veya herhangi bir ünvan sıfatının) kendilerine hitap edilirken kullanılacak kadar değerli olduğunun farkına varmalılar. Bu hayatta ne kadar para kazandıklarının değil, ne kadar saygı gördüklerinin önemini kavramalılar. O başkanların bir yerlere gelebilmek için onlara, en az futbolcuların başkanlara olduğu kadar, muhtaç olduğunun bilincinde olmalılar. Bu hem onları yüceltir, hem de kendilerine bu kadar tepen bakan zihniyeti olması gerektiği yere indirir.    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder