9 Aralık 2010 Perşembe

NE FEDA EDİLMESİ GEREKİYORSA

Her zaman eninde sonunda tecelli edeceğini umduğumuz adaletin, ülkemizde çoğu konuda olduğu gibi, spor konusunda da yetersiz kaldığı durumlar oluyor. Yıllardır zamanında yarı yarıya tribünlerle izlenen derbi maçlarının renkli ambiyansını özlemle anarız. 1994'te Adnan Polat tarafından başlatılan "rakip takıma %5 oranında bilet"  uygulaması Türk futbolu için milattır. Tabii bu durum birçok açıdan anlaşılabilir bir hareketti. Büyük maçlarda kendi sahasında oynayan takımın bu avantajdan yararlanabilmesi için gerekli bir düzenlemeydi. Şu anda çok sorgulanabilir bir tarafı da yok zaten. 2010 yılında ise rakip takım taraftarının hiç gelmemesi fikri yüksek sesle konuşulmaya başlıyor. 16 senede nereden nereye geldiğimizin bir göstergesi olarak sayabiliriz bunu.

Beşiktaş - Bursaspor maçından önce ve maç sırasında yaşananlar, insanların birbirlerine ne kadar tahammülsüz hale geldiklerini gösteriyor. Bir kişinin yanında eşi ve çocuklarıyla maça gidebilmesi neredeyse imkansız, tehlikeli bir hale geldi. Bu mudur kültürde ve sporda (bu da ayrı bir yazı konusu olacak) Avrupa'nın başkentliğine soyunmuş Türkiye'nin en gözde şehrinin ve insanının hali? Her zaman örnek alınan Premier Lig yayınlarında yakın çekimlerde yaşlı bayanları görürüz. Bir de onların gelmeye çalıştığını düşünsenize... Maç sonrası keşmekeşte ambulansların yaşayacağı sıkıntıyı. 

Bütün bu durumların ışığında "Sporda Şiddet Yasası" nın çıkartılmasını bekliyoruz. Yıllardır bekliyoruz aslında, ama bir şeyler buna engel oluyor. Bu yasa çıksa da, uygulanıp uygulanamayacağı konusunda şüpheler mevcut. Bu da acı bir durum. Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak dün bir açıklama yapıyor. Meclisin iş trafiğinin yoğunluğundan bahsederek, bu işin bir başka bahara kalacağını anlatmak istiyor. Böyle işler kararlılık gerektirir. Türkiye'de klasik olan bir durumun meydana gelip, birkaç kişinin yaralanması veya yaşamını yitirmesi mi gerekiyor meclistekilerin gerekli kararları çıkartabilmesi için? Sonunda olacak olan, meclisteki milletvekillerine yoklama yapmaya bile başlayan başbakanın olaya el atmasıdır. Zaten Türkiye'de bir işin hızlanması için en çabuk çözüm yolu, sorunu başbakana anlatmak oluyor. Onun kararı vermesi işin hemen sonuçlanmasına yol açıyor. Ama adama sormazlar mı, "Siz ne işe yarıyorsunuz" diye? Taş ne kadar ağır ki, kimse elini altına sokamıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder