18 Aralık 2010 Cumartesi

GÖREMEDİĞİMİZ GÜZELLİKLER

Spor Toto Süper Lig'in fizik mücadeleye dayalı bir lig olduğu söylenir. Kuvvet anlamında değildir ama söylenen. Oynamaya çalışanın değil, karşı tarafı oynatmamaya çalışanın prim yaptığı bir yerdir burası. Geçenlerde bir futbol yazarı, Bernd Schuster'in yapmaya çalıştıklarının gereksiz olduğunu; arkaya yaslanıp, fırsatını bulursan, atılacak bir golün işi çözeceğini söylüyordu. Kamuoyunun itibar ettiği yazarımız-ki kendisi geçmişte Türkiye'nin en sıradışı oyuncularının başında gelir-şunu atlıyordu. Oynanan oyun ne kadar keyifli olursa, iyi oyuncular buraya gelmek isteyecek. Onların gelişiyle de dünyada adımız anılmaya başlayacak. Bugün insanların görmek istediği, yeteneklerini sahaya etkili şekilde yansıtan, kaliteli oyunculardan kurulu takımların mücadelesidir. Bu, maçı izlemek için para ödeyen futbol seyircisinin en temel hakkıdır.

Çoğu takım oynatmamaya odaklandığı için, sakat oyuncu sayısı çok fazla. Özellikle İstanbul takımlarına baktığımızda, Beşiktaş ve Galatasaray'ın ligdeki konumlarını önemli ölçüde etkileyen sakatlıklarla uğraştığını görüyoruz. Tabii bazı sakatlıklar, oyuncuların yaşam tarzlarındaki yanlışlıklardan da olabilir. Ama özellikle darbeye bağlı sakatlıkların sayısının fazlalığı, insanları futbolun güzelliklerinden mahrum bırakıyor. Peki takımların sağlık ekipleri bu arada ne yapıyor? Özellikle Galatasaray'ın bu konudaki sabıkası herkesçe biliniyor. Kulüp yönetmek, sadece futbolcu alıp satmaktan ibaret değildir. Birçok ayrıntıyı içinde barındırır. Sağlık ekibi de bunlardan biri. Milyonlarca euroluk oyuncularınızın sahada kafalarının yanında, ki bu da önemli bir detaydır, vücutlarının da problemsiz olması gerekiyor. Dünyanın en büyük kulüplerinden AC Milan'ın geçmişten bugüne kadrosuna baktığımızda, bazılarını görmekten artık sıkılsak da, Franco Baresi, Paolo Maldini, Alessandro Costacurta, Filippo Inzaghi ve örneğini çoğaltabileceğimiz 40'ına yaklaşmış oyuncuları görmemiz sürpriz değil. Mükemmel bir sağlık ekibi, bu oyuncuları her an oynamaya hazır tutuyor. Çünkü takımın, teknik adam onları kullansın veya kullanmasın, onlara ihtiyacı var.

Herkesin işini düzgün yapması, rakibe ve yaptıkları işe saygı duymaları gerekiyor. "Fair Play" içi boş bir terim olmamalı. Oyun adil oynanmalı. Karşı tarafı yenebilmenin ön koşulu, rakibi bozmaktan ziyade, kendi oyununu rakibe kabul ettirmek olmalı. Bir takım, oyuncusuyla ve teknik ekibiyle, ancak bu şekilde akıllara kazınabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder