Türkiye, 2012 Avrupa Şampiyonası'nı Yunanistan'la ortak düzenlemek için aday olmuştu. Kazanamadı. 2016 Avrupa Şampiyonası için yeniden, bu sefer tek başına aday oldu. Yine başaramadı. Özellikle sonuçlar açıklandıktan sonra, suçu birilerine yüklemeyi çok sevdiğimiz için, hemen eleştirileri yöneltecek kişileri bulduk. UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik bizim için gerekli lobiyi hakkıyla yapamıyordu. UEFA Başkanı Michel Platini'nin de, zaten Fransız vatandaşı olduğu için, evsahibini kayırmasından daha doğal bir durum yoktu. Bu iki başarısız girişim bana Olimpiyatlar'a aday olduğumuz dönemleri hatırlattı. Orada da büyük bir hevesle boyumuzdan büyük işlere kalkıştık. Sonunda bu iş için yeterli olmadığımızı birilerinin bize hatırlatması gerekiyordu. Hatırlattılar.
Benim merak ettiğim konu ise şurada başlıyor. Bu turnuvaları yapmak için bazı yatırımlar taahhüt ediyorsunuz. Hatta Başbakan çok ciddi miktarda parayı bu iş için hemen sağlayacağını açıklıyor. Ama sonuçlar açıklandıktan sonra, alınan başarısızlık herkesin aklındakilerin bir anda silinmesine yol açıyor. Başlangıç çizgisindeki bir atlete tam yarışa başlayacağı sırada yarışın iptal edildiğinin söylendiğini düşünün. O gün evine gidip oturabilir. Ama sonra ne yapmalı? Dışarı çıkıp bir sonraki yarış için, sanki çok kısa süre sonraymışcasına çalışması, gerekli antrenmanları yapması gerekir ki, kazanmaya hazır olsun. Ama biz evden bir türlü çıkamıyoruz. Üzerimize serilen ölü toprağı bir türlü kalkmıyor. Her konuda bu böyle. Hep "Günü gelince bakarız" mantığı.
Bu ülkenin acil şekilde sportif anlamda kalkınmaya ihtiyacı var. 2016 Avrupa Şampiyonası için yapılması düşünülen 6 adet yeni stadyum vardı. Bunların yapımı rafa kalkmış olabilir. Siz yine de bu şehirlerde (İzmir, Konya, Antalya, Bursa, Eskişehir, Ankara) yeni bir yapılanmaya gitmek zorundasınız. Bu işin içinde olsun veya olmasın, bütün insanlara daha kaliteli bir yaşam için gerekli şartları oluşturmaya başladığınızı hissettirmek zorundasınız. Stadyum olmasa da, sağlıklı nesiller yetiştirmek için gerekli tesisleri içinize sinen güzellikte yapmak, sosyal bir devlet olmanın gereğidir. Bu sadece anayasada yazan bir madde olmaktan çıkmalı. İnsanların içine işleyerek uygulanmalı. Emin olun ki, yapacağınız bu hizmetler, yapmayı düşündüğünüz diğer yardımlardan çok daha uzun vadeli ve daha büyük bir manevi hazza neden olacaktır. 2012 Avrupa Spor Başkenti olan İstanbul da bu konuda önayak olamazsa, başka ne olabilir, çok merak ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder