15 Aralık 2010 Çarşamba

NEREDEN BAKARSAN

Size sunulan şeyin değerini neye göre belirlersiniz? Bugün Türkiye'de yaşanan büyük bir sorundur bu. Yönetenlerin çok değerli olduğunu düşündüğü şeyler, onu gerçek anlamda değerlendirebilecek insanların karşısına çıkınca asıl değerlerini ortalığa döküyorlar. Aynadaki görüntü hiç de hoş değil. Verilen büyük bir yayın parası herkesin ağzını sulandırıyor; ama tüketiciye ulaşan, son kullanma tarihi neredeyse geçmiş, ağızda belli belirsiz bir tat bırakan, keçiboynuzu kıvamında bir ürün. Reklamlarda hiç öyle denilmiyor oysa. Ürünü yeni bileşenleriyle çeşitlendirdiklerini, dünya standartlarına çıkardıklarını söylüyorlar. Halbuki gelişen teknoloji sayesinde dünyada ne olup bittiğini de görebiliyoruz.

Sadece birkaç kanal ileriye gittiğinizde, futbolun beşiğinde olayın nasıl farklı yerlere gittiğini görebiliyorsunuz. Öğlen veya akşam saati, pazar veya pazartesi fark etmiyor. Her zaman, her yerde aynı kalite ve olanın üzerine bir şeyler katmaya çalışan bir grup insan görüyorsunuz. Mücadele ise bu organizasyonun en önemli parçası. O sahaya gelmek için çok uğraşmış ve daha uzun süre o sahada kalabilmek için çırpınan oyuncular bunu sağlamaya muktedir olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Karşılarında da bütün bu yapılanlara saygı gösteren ve olan bitenden zevk almaya çalışan bir topluluk var. Yapılan işin şansla uzaktan yakından alakası yok. Şans eseri orada bulunan kişiler hemen göze batıyor ve yaşadıkları kısa süreli mutluluklar yanlarına kar kalıyor zaten.

Türkiye'deki futbolcuların çoğu yaptıkları işin ciddiyetinin farkında değiller. Bu yüzden Frank Rijkaard maçlardan önce kamp yapmayacağını açıkladığında şaşırıyorlar. Ama geçen hafta Barcelona maç günü yola çıkıp, maça yarım saat de geç kalıp 3-0 kazandığında onlara hayranlıkla bakabiliyorlar. Bu çoğumuz için şaşırtıcı olmadı belki de. Çünkü onların başka bir dünyadan geldiğine inanıyoruz. Ama genel olarak Avrupalı zihniyeti bunu gerektirir. Yapılan işe duyulan saygı her şeyin önünde gelir. Hele bu iş bir de milyonlarca insanın hayattan aldığı zevki etkiliyorsa, burada daha büyük bir sorumluluk duygusu harekete geçer. Onlar uzaydan gelmediler. Büyük yeteneklerini büyük yöneticilerin (gerek teknik, gerek iletişim) ellerinde parlattırıp insanlara doğru şekilde sunmayı başardılar. Bizim oyuncularımız ise bu danışmanların eksikliklerini hissediyorlar. Bulundukları yerin önemini onlara kavratacak kişiler gerekiyor. Yoksa olduğumuz yerde saymaya devam edeceğiz. Dünyadaki bilinirliklerinin azalması bir yana; bir gün gelecek, bu ülkede de kendilerine verilen değer şimdikinin çok altında olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder