Galatasaray, üzerinde tez çalışması yapılabilecek bir kulüp. Türkiye’nin Avrupa’ya açılan penceresi dediğimiz 105 yıllık camia, 1984-2002 arasındaki büyük sıçramasının meyvelerini yıllarca yiyebilecekken, 8 yılda bütün bu temeli yıktı. Şimdi başında dünyanın sayılı futbol adamlarından biri olan Frank Rijkaard olmasına rağmen, ne yapsa olmuyor. Artık insanlar suçu başkasına atmaktan vazgeçip, sorumluluklarını yerine getirmek zorundalar.
Türkiye’de spor kulübü başkanlarının karar vermesi gereken bir durum var. Nerede durmaları gerektiği? İtalya’da başkanlar çoğu zaman o takımların sahibi. Haliyle, onlar ne derse, o oluyor. İngiltere’de başkanın kim olduğunu çoğu zaman bilmeyiz. Çünkü takımın her şeyiyle menajer (teknik direktör) ilgileniyor. Türkiye ise, başlı başına bir olay. Başkan her şeyin içinde, ama olayı profesyonellere bıraktığını söylüyor. Bir yandan da kendi bildiğini okuyor. Adnan Polat da buna bir örnek. İkinci Başkan olduğu dönemlerde yaptığı enteresan işleri başkanlığı döneminde tekrarlayamadı. Başarılı olmasına rağmen, Haldun Üstünel’i istifaya zorlaması; başarısız olmasına rağmen, Adnan Sezgin’de bu kadar ısrar etmesi, kendisini taraftar ve camia önünde zor duruma düşürecek durumlardan sadece ikisi.
Bugünlerde Fatih Terim’in gelmesi konuşuluyor. Fatih Terim’in nasıl bir Galatasaray’a ne şekilde gelmesi gerektiği bir sonraki yazının konusu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder