24 Şubat 2011 Perşembe

KOLTUK DELİSİ

Dünyada dengeler değişiyor. Ortadoğu'daki diktatörler bir bir yıkılıyor. Zamana ayak uyduramayan insanlar, günü gelince, bulundukları mevkileri terk etmek zorunda kalıyor. Kendi istekleriyle olması insanın doğasına pek uymadığı için, çoğu zaman zorla oluyor bu olay. Hep diyoruz ya, futbol da fena halde hayata benziyor. Kulüp başkanları kendilerini Türk futbolunun vazgeçilemez unsurlarından biri olarak gördükleri için, onlar da koltuğa oturduklarında "Ben neymişim?" deyiveriyorlar. Hakeme, federasyona, ona, buna, her şeye laf yetiştirmekle geçirdikleri zamanı biraz da yeni fikirler geliştirmeye harcasalar, her şey çok daha güzel olacak. Ama olmuyor. Dayanamıyorlar. Elde ettikleri gücün sarhoşluğu bir türlü geçmiyor. İnsan her an sarhoş dolaşınca da yaptıklarından ve yapamadıklarından pek haberi de olmuyor. Halbuki kafayı bir kaldırsalar, dünyada neler olduğunu görecekler. Bu kadar takımın finansal anlamda kendilerini nasıl revize ettiklerini, başarılı oyuncuları nasıl bulduklarını, ortalama düzeydeki oyuncularından da nasıl maksimum oranda verim aldıklarını keşfedecekler. Ama gerek yok ki.

Türkiye'de klişe bir laf vardır: "Halk bunu istiyor". Hayır, istemiyor. Bugünün dünyasında spor, özellikle de futbol, bir ülkenin kendini dünyaya kanıtlamak için kullandığı en önemli araçtır. Artık kimse birbirine gücünü kanıtlamak için füzeler yollamıyor. Beyniyle, atletik yetenekleriyle rakibini alt eden sporcularıyla gurur duymak istiyor. İşte, bu sporcuları ortaya çıkartmak sizin göreviniz. Birbirinizle saçma sapan muhabbetlere gireceğinize, işinizin ciddiyetinin farkına varmanızı öneririm.  

Siz hala Karpaty Lviv'in ve Dynamo Kyiv'in ve zamanında Metalist Kharkiv'in takımlarınızı sirkülase etmesine "şanssızlık" diyebiliyorsanız, en sonunda Ukrayna'ya bir gareziniz olduğunu düşüneceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder