30 Kasım 2010 Salı

DAHA İYİSİ YOK!

Dün akşam Barcelona dünya futboluna neden yön verdiğini bir kez daha gösterdi. Johan Cruijff'la 22 yıl önce başlayan futbol resitalinin hala nasıl kusursuz bir akıcıkla sürdüğü akıllara zarar veriyor. Birbirini çok iyi tamamlayan 11 oyuncu her an birinin boşalttığı alanı doldurarak ve rahat pas alacağı alana en kısa zamanda geçerek topu rakip takımın görmesine mani oluyor. Real Madrid'i bile o sahaya çıktığına pişman ediyor. Bugün çoğu takımın oynamaya çalıştığı etkili bir 4-3-3 sistemini sadece üzerinde bu bordo-mavi formalar olan oyuncuların oynayabilmesi, başarmak için futbolun bütün bileşenlerinin bir araya gelmesi gerektiğini ve bir kulübün, ne kadar paraya sahip olursa olsun, en tepeye ulaşmak için farklı dokunuşlara ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Zaten Barcelona'ya da sanırım bu yüzden "més que un club (bir kulüpten daha fazlası)" diyorlar. 

Jose Mourinho sahaya çıkarttığı kadroyla Fatih Terim'in 2002'de Fenerbahçe'ye 6-0 yenildiği maçtaki kadrosunu bana anımsattı. O da ilk devre bittiğinde hatasının farkına varmış olmalı, ama iş işten geçmişti. Zekası üst düzeyde olmasına rağmen, Mesut Özil büyük futbolcu olmak için başka şeyler de gerektiğini bu maçta anlamıştır sanırım. Fizik gücün önemi ortaya çıktı. Barcelona'nın gözü dönmüş, enerji dolu oyuncularına karşı Real Madrid oyuncuları çok sıradan ve silik göründüler.  Ama Messi'nin fiziğini dikkate almamak gerekir. Çünkü kendisi oynadığı futbolla (ya da oynadığına her ne denilirse) bu dünyaya ait olmadığını bir kez daha gösterdi. Mütevazılığı ise onu daha da büyütüyor. Bu yüzden artık Cristiano Ronaldo'yla karşılaştırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Onun yaptığı hareketler de çaresizliğin yarattığı psikolojiden başka bir şey değil.

Pep Guardiola, Johan Cruijjff'un öğrencisi olduğunu her açıdan belli ediyor. Barcelona'ya adanmış bir hayat, elde ettiği başarıların daha farklı anlamlar kazanmasına sebep oluyor. Bir teknik direktörün yaşının değil, kafasındakilerin önemli olduğunu gösteriyor. Bu sporun içindeki insanların olaylara farklı açılardan yaklaşabildikleri sürece nerelere gelebileceklerinin kanıtıdır kendisi. Biz de bakış açımızı değiştirmek, gördüğümüz şeylerden dersler çıkartmak zorundayız.
Son olarak; Barcelona'nın oynadığı sürekli pasa dayalı futbol bazı insanları sıkabiliyor (rakip takım bir şey üretemediği için). Ama daha iyisi gelene kadar, sanırım en iyisi bu.       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder