Premier Lig'in dünyanın en çok ilgi gören ligi olduğu konusunda çoğu kişi hemfikir. Holiganizmin açtığı yaraları sarmak için radikal bir kararla 1992'de kurulan Premier Lig, bugün dünyanın dört bir yanından milyonlarca izleyiciye ulaşıyor. Hepimizin gıptayla izlediği oyuncuların öncelikle bu ligi tercih etmesinin birçok nedeni var elbette. İnanılmaz güzellikteki zeminler, çok amaçlı stadyumlar, hem bedensel hem zihinsel olarak oyunun içinde olan taraftar, oyuna ve rakibe saygı,... Özellikle bu son yazdığım neden, yüzyıllar öncesinden gelen geleneğin günümüzde de hakkının verilmesi olarak adlandırılabilir.
Son yıllarda diğer liglerle arasını hem ekonomik hem oyun anlamında açan Premier Lig gittikçe NBA'den esintiler sunmaya başladı. Zaten "futbolun NBA'i" sıfatını hak ettiğini gösteren sebepler az değil. NBA'in sosyal sorumluluk projeleri "NBA Cares" ve "NBA FIT" milyonlarca dolar kazanan basketbolcuların şehir insanıyla bütünleşmesini, onlarla bir şeyler paylaşmasını sağlayan ve insanları, özellikler çocukları, spora özendirmeyi amaçlayan projeler. Gönüllülüğün esas olması, her ne kadar yapmama şansları çok olmasa da, yapılan olayın içtenliğini de gözler önüne seriyor. İşte Premier Lig de bu yolda attığı adımlarla farkı gitgide açıyor. Ne kadar para kazanırlarsa kazansınlar, geldikleri yeri unutmayan, oynadığı şehre bir şeyler vermek isteyen oyuncular, kendilerini o yerlere layık gören taraftarlarla iç içe bulunmaktan zevk alıyorlar. Bunu göremeyenler için yapılan televizyon programları da ligin marka imajını desteklemek için elinden geleni yapıyor.
Türk futbolcusunun maç ve antrenman dışındaki vakitlerini nasıl geçirdiği bir muamma. Ama spor haberlerinde gösterilen bazı hastane ziyaretleri, insani açıdan üst düzeyde olsa da, yeterli değil. İnsanların bu oyunculara dokunmaya ihtiyacı var. Süper Lig'in marka değerini yükseltmek için küçük bir öneri benimkisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder