Biraz önce Tunalı Hilmi Caddesi’nde yabancı birini gördüm. “Benziyor herhalde” diye düşünürken, gerçekten Holger Osieck olduğunu anladım. Ali Şen’in ülkemize kazandırdığı o zamanın genç futbol adamından alabileceğimiz belki de çok şey vardı. Ama biz onu Tanju Çolak ve Rıdvan Dilmen’i kadro dışı bırakmasıyla daha çok hatırlarız. Halbuki Alman futbolunun her daim patronu olan Franz Beckenbauer’in 1990 Dünya Kupası’ndaki yardımcısı olması bile başlı başına bir olay. Her zaman altyapıya, sisteme önem veren bir ülkeden, belki de en ateşli çağında gelen bir cevheri de kısa sürede kapının önüne koyduk. Tamam, belki daha sonra yaptıkları, Japonya’ya gitmesi falan, ona çok tatmin edici bir kariyer sağlamamış olabilir. Ancak bizim yapamadığımız şey, bu insanlara gerekli sabrı gösterip istediklerini yapmak için de gerekli ortamları sağlamak. Onlar da zaten en çok buna şaşırıyorlar. Sürekli başarı isteyen yönetici ve taraftar gruplarına bir süre sonra bulundukları rüyadan uyanmalarını söylemek onlara düşüyor. Bunun sonucu ise, havaalanında tercümanıyla vedalaşma sahnesi.
Joachim Löw’ün bugün dünyanın en iyi takımlarından birinin başında olması şans olabilir mi? Mircea Lucescu’nun senelerdir Ukrayna’da başarıdan başarıya koşmasına ne demeli? Bunun gibi örnekler çok. Biz elimize gelen fırsatları kaçırdığımız sürece başımızı daha çok taşlara vururuz. Bu teknik adamları ülkeye getirme başarısını gösteren yöneticiler, aynı duruşu o insanların takımdaki sürekliliği için de göstermeliler. Bugün en önemli örneklerin İngiltere’den çıkması da bir tesadüf değil. Liverpool’un bile senelerce ligde başarı kazanamamasına rağmen, önce Gerard Houllier, sonra Rafael Benitez’de ısrar etmesi, bu oyunu bilmediklerini mi gösteriyor?
Bizim durumumuz ise biraz farklı. Bu ülkeye Jose Mourinho’yu, Arséne Wenger’i getiremeyeceğinize göre, yurtdışından teknik adam getirirken, başarıya aç, tolere edilebilir, vizyonu geniş insanları tercih etmeliyiz. Gaziantepspor bunu bir süre Jose Coucerio ile denedi, olmadı. Şimdi Kayserispor, Shota Arveladze ile deniyor. Olacak, belli! Bu ülkeyi tanıması tabii ki bir avantaj olabilir. Ama bahane bu olmamalı. Dünya küçüldükçe küçüldü. Saçma sapan yabancı tartışmalarını yapan nadir ülkelerden biriyiz. Bugün Premier Lig’de yer almak için her futbol adamı çırpınıyor. Kadrosunda İngiliz oyuncu olmayan takımlar bile var. Ama o oyuncular futbolun sahadaki dilinin tek olduğunun farkında. Kısaca, ya bu genç teknik adamları bulup getirelim, ya da takıma aidiyet duygusu olan genç adamları yetiştirip, takımı onlara emanet edelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder