4 Kasım 2010 Perşembe

SAVAŞMADAN OLMUYOR

Beni en çok şaşırtan olaylardan biri de 1-2 sezon üst düzey performans göstermiş oyuncuların, bundan 4-5 sene sonra nerede olduklarına bakmak için haritaya bakmak gereği duymamızdır. Bu durum Türkiye’de olduğu kadar dünyada da yaygın. İşte bu yüzden, aldıkları paraların çok abartılı olduğunu düşünsem de, Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi gibi oyuncular bu oyunun hakkını sonuna kadar veriyorlar. Yeteneklerinin ne kadar büyük olduğunun farkındalar. Hayatlarını bu spordan kazandıklarıyla idame ettirdiklerini biliyorlar. Oyuna ve izleyenlere büyük saygıları var. Bu yüzden, mücadeleye fiziksel ve zihinsel olarak her an hazırlar.

İşte Türk futbolcusunun mantalite farkı burada ortaya çıkıyor. Özellikle Anadolu takımlarından çıkan oyuncular, (Bu arada, İstanbul takımlarında oynayanlar altyapıdan gelmiyorlarsa, bunlar da bu gruba dahildir.) dikkat çekebilmek adına biraz iyi performans gösterdilerse, istikrarlarını korumak konusunda son derece başarısızlar. Örnekleri çok. Ama aklıma gelen oyuncuların başında Okan Koç geliyor. Bu genç, Tuncay Şanlı ile Ümit Milli Takım’da ter döktüğü zamanlara dönmek için nelerini vermez kim bilir? Tuncay Şanlı kısıtlı altyapı eğitimiyle Premier Lig’de top koştururken, kendisi en son Adapazarı semalarında görüldü. Halbuki, çok büyük bir yetenekti. Yazık oldu.

Dünya futboluna da bakarsak, mesela Arjantin'de (ekonomik olarak sıkıntılı bir ülke olması da tesadüf değil sanırım) son yıllarda biraz parlayan her oyuncuyu (Ariel Ortega, Pablo Aimar,...), Lionel Messi hariç tabii ki, Diego Maradona ile karşılaştırdılar. Bu sadece insanların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayan bir psikoloji. Her şeye rağmen, bir oyuncunun bir sene iyiyken diğer sene kötü olması onun yeteneğinin eksilmesinden değildir. O yine iyi bir oyuncudur. Ama diğer oyuncular yeteneklerinin üzerine koyarken, o oyuncu fiziksel olarak kendini sonraki sezonlara hazırlayamamıştır. Futbol artık teknik becerinin üzerine hızın ve fizik kuvvetin eklendiği bir spor. Bunlardan birinin eksikliği, oyuncuyu sahada handikaplı bir konuma getiriyor. Çünkü rakip takımda bu eksiklikleri değerlendirecek elbet bir tane silah oluyor. 

Türk futbolcusu sadece parasını hayatının sonuna kadar nasıl kullanması gerektiği konusunda aşama kaydetti, kaslarını değil. Tugay Kerimoğlu’nun 39 yaşını doldurmasına 3 ay kalana kadar oynaması bizim hatalarımızı görmek için aynaya bakmamız gerektiğini gösteriyor. Hakan Şükür bu konuda bir istisnaydı. Onu da oyundan soğutmak için yapmadıkları şey kalmadı. Ya hatalardan ders almayı bilmiyoruz ya da işimize gelmiyor. Türk futbolunun gelişmesi, dünya devleriyle boy ölçüşebilmesi için, Türk futbolcusu kendini bütün negatif dış etkenlerden soyutlamalı, oyununu geliştirmek için gereken bütün imkanları zorlamalı. Tabii ki, geçmiş kötü örnekleri de aklından hiç çıkarmamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder