Türk sporundaki insan yetiştirme problemimizin bir örneğini dün akşamki Beşiktaş-Bucaspor maçında bir kez daha yaşadık. Bucaspor Teknik Direktörü Samet Aybaba ligin güçlü takımı Beşiktaş karşısında takımının yediği gollerden sonra oyuncularının ailelerinin hatrını soruyordu! Kendisinde bu hakkı nasıl bulduğu bir yana, davranışının sportif ahlaka ne kadar uyduğunun farkında mıdır acaba? Tabii ki, onu da zannetmiyorum. Birilerinin bunu kendisine hatırlatmasını, gerekirse cezalandırmasını isterdik; ama bu da ülkemizde imkansıza yakın bir durum. Futbolun emekçileri aslında her şeyin farkındalar. Bir şey yapamamalarının sebebi; arkalarını kollayacak, haklarını tam anlamıyla verecek birilerinin olmadığını bilmeleridir. Böyle olunca da, yedikleri laflar, söyleyenin yanına kar kalıyor.
Sporcu özel biri olmalıdır. Vücuduna iyi bakmasının yanı sıra, zihnini de iyi çalıştırmalıdır. Kendisine bu konuda yol gösterilmelidir. Bunu yapacak kişilerin başında antrenörü gelmelidir. Oyuncuyu sadece saha içinde değil, saha dışında da "kazanan" birine dönüştürmelidir. Yönetim kurulları biraz daha geniş çaplı düşünebilseler, takımlarının başına getirecekleri kişilerin özelliklerine daha fazla dikkat ederler. Ama günü kurtarmak, yaşanmış hatalardan ders almamak insanımızın değişmeyen özelliklerinden olduğu için, bizim için her an "deja vu". Olmuyorsa, zorlamanın anlamı yok. Bunu anlamıyorlar.
Türk futbolunun kurtuluş reçetesinde genç, yenilikçi, araştırmacı eğitmenler yazılı. Bunu gerçekleştirmek çok zor değil. Neden uygulanmadığı ise bir muamma. Yıllar geçtikçe aynı yerlerde takılıp kalmamız, günü yakalayamamamız, uzayıp gidenlerin arkalarından bakakalmamıza sebep oluyor. Birileri bunun farkına varırsa ve işlerinin hakkını verirse, hepimiz için çok iyi olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder