Şike soruşturması ve sonrasında yaşananlar, bugüne kadar izlediklerimizin ne kadar "gerçek" olduğu konusunda kendimizi sorgulamamıza yol açtı. Sürekli dile getirilen "marka değeri" safsataları, saha içinde izleyecek bir şey bulamayan futbolseverler için artık çok fazla anlam taşımıyor. Yine de gönül ferman dinlemiyor. Lig bizim ligimiz. Bu oyunu sevenin kalp atışları, ait olduğunu hissettiği renkleri sahada görünce yine hızla artmaya başlıyor. Bu gelişmeler eğer bir hayra sebep olacaksa, sürekli dünya gerçeklerinden bahseden, ama icraata gelince alaturkalıktan kopamayan kişilerden bizi kurtarmasıyla olsun.
Kulüpler Birliği, sağolsun, Allah'ın bildiğini kuldan esirgemedi ve her şeyi eline yüzüne bulaştırdı. Kendi kulübünü yönetirken kaos yaratan Yıldırım Demirören'i başkan seçtiler. Şike yapanın cezası öyle olmasın, böyle olsun. Küme düşme olmasın. Bakan bey bizi kurtarsın... Bütün bunları söylemekten çekinmediler. Konuştuğumuz konuların saçmalığı, kendimi sürekli sorgulamama yol açıyor. Acaba ben mi evrensel doğrulara yabancıyım? Dürüst olanın, hakkını vererek çalışanın sonunda kazanacağını düşünmek nasıl bir saflıktır? Kişiler arasındaki çekişmelerin milyonların ruh halini bu kadar etkilediği başka bir ülke var mıdır?
Mehmet Ali Aydınlar da hayatının hatasını yaptığının farkındadır sanırım. İcraatlarıyla ne Musa'ya ne İsa'ya yaranabildi! O da farkında değildi olayların bu raddeye geldiğinin. Ama umarız, bu bir milat olur ve artık kimin şampiyon olduğunun değil; olgulara yeni ve güzel şeyler katan insanların önemli olduğu ve takdir edildiği bir spor dalımız olur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder