30 Eylül 2010 Perşembe

(ÇİFT) ÖN LİBERO ARANIYOR

Türk futbolu, modern futbolu keşfedenlerin bile, bugün olsalardı, anlamakta zorlanacakları enteresan terimlerle doludur. Bu terimler, bugün televizyonları dolduran son kullanım tarihleri geçmiş veya geçmek üzere olan bütün futbol yorumcularının bir nevi can simitleridir. Mesela aklımıza geldiğinde hepimizin yüzünde tebessüm oluşturan "bloklar arası bağlantı" şimdiden kendine futbol literatürümüzde saygın bir yer edinmiştir. Bir gün bütün bunları ayrı bir yazıda toplarız.

Benim kafamı karıştıranların başında ise "çift ön libero" kavramı geliyor. Tabii bu konuya girmeden, onun atası olan "libero"ya değinmeli. Libero, futbolla ilgilenen herkesin bildiği gibi, bundan yaklaşık 40 yıl önce Franz Beckenbauer ile popüler olan, stoperlerin arkasında onlardan seken topları toplayan serbest oyuncudur. Bu adamı stoperlerle ortasaha oyuncuları arasına sokup dünya futbol literatürüne "ön libero" kavramını sokan Türk futbol duayenlerini kutlamak lazım. Peki dünya futbolu bu kadar gelişti. Sıkı savunma yapmak gerekiyor. Ön libero her yere tek başına yetişebilir mi? İşte burada devreye aynı özelliklerde bir adam daha giyiyor. Oluyor size "çift ön libero". Halbuki ben bu iki adamı yıllarca 4-4-2'nin orta sahasının ortasındaki iki oyuncu diye bilirdim. Diyebilirler ki, burada bahsedilen 4-2-3-1'dir. Rakamlar değişebilir, ama mentalite önemlidir. İşin enteresanı, genelde teknik direktörlerimiz bu taktiği tercih etmelerine rağmen, Avrupa'da kaybedenin daha çok biz olmamızdır.

İşte biz futbola böyle yön veririz. Adamların, görevini tanımlamak için "çapa" adını verdikleri defansif ortasaha oyuncusuna "ön libero" der; gerekirse, oyunun en önemli bölgesi olan orta sahanın ortasındaki iki adamı hücuma hiç çıkamayan sıradan oyuncular olarak tanımlarız. Zaten oyunculara böyle değişmez sıfatlar yüklediğimiz için, Bernd Schuster, İbrahim Üzülmez'in "Hayatımda ilk defa sağ bek oynadım" cümlesine hala şaşırmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder