Bir ülke düşünün... Vatandaşlarının çoğu o ülke için her şeyi yapabileceğini düşünürken, bir kısmı "Farklı haklar istiyorum" diyor. Bunu söylerken "halkların kardeşliği" lafını ağzından düşürmüyor. Etrafına bakalım... Kendisi "Yurtta sulh, cihanda sulh" söylemini benimsemiş, ama "Benim benden başka dostum yok" diyor. Yıllardır içinde debelendiği karmaşanın sebeplerini hep başka yerlerde arıyor. Sürekli halının altına süpürdüğü sorunlarını, dışarıdan gelen birisi halıyı kaldırıp herkese gösterdiğinde "Sen kim oluyorsun?" diyor. Artık o günler geçti.
Dünyada ekonominin işleyişinin bazı kuralları vardır. İyi bir ekonomi "güçlü devlet" olmanın ilk şartıdır. Avrupa ve Amerika da bunu yüzyıllarca önce keşfettiği için, sen hep onu geriden takip ediyorsun. Şu anda durumun iyi olmasına rağmen, geçmişte yaptığın büyük ve kritik hatalar senin peşini hiç bırakmıyor. Yapmadığını söylediğin "Ermeni Soykırımı"nı adamlar iki elin parmakları kadar kişiyle onaylarken, sen sabaha kadar mecliste gelecekte cebine girecek paraların hesabını yapıyorsun. Ölen diplomatlarının kemikleri sızlamış, ne gam! Her yıl Avrupa Birliği yolunda önüne çıkartılan en büyük engel olan "Kıbrıs Sorunu" var. 37 yıldır bu harekatı neden yaptığını anlatamamışsın. Vatanına göz dikip binlerce evladını öldüren adamı başkaları isteyince ele geçirip, gerekli cezasını veremeyip, bir de üstüne senelerce ona içeride bakıyorsun. Onun en yakın adamlarını meclise sokuyorsun, maaş veriyorsun. İşin kötüsü; bütün bu sorunları çözsünler diye seçtiğin adamların kahvede okeye dönen adamdan hiçbir farkı yok! "Benim için sorun yok" diyorsan, sen bilirsin. Ömür boyu bunları çekmeye mecbursun.
Para kazanabilirsin, refah seviyen artmış olabilir; ama onurunu kaybettikten sonra, yaşamışsın, ne anlamı var? Polisin eline ise hiç düşmeyegör! Seni korumasını beklediğin adam en büyük kabusun oluyor. Bir sabah evinden aniden alıkonulabilirsin. Ne zaman, ne şekilde döneceğini Allah'tan başkası bilmiyor. İşin garibi, ne suç işlediğini de bilmiyorsun! Her yıl Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi seni onlarca suçtan tazminatlara mahkum ediyor. Artık şapkamızı önümüze koyma zamanı. Herkes suçlu, hep biz mi haklıyız? Başkaları bize ne yapmamız gerektiğini söylemeden, insanca yaşamanın temel şartlarını yerine getirmek bu dünyadaki en önemli görevimiz olmalı. Bizden sonraki jenerasyonlara bırakacağımız en büyük hediye budur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder